NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَمْرُو بْنُ
عُثْمَانَ
الْحِمْصِيُّ
وَمُؤَمَّلُ
بْنُ
الْفَضْلِ
الْحَرَّانِيُّ
وَعَلِيُّ
بْنُ سَهْلٍ
الرَّمْلِيُّ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُصَفَّى
الْحِمْصِيُّ
قَالُوا
حَدَّثَنَا
الْوَلِيدُ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ
حَسَّانَ الْكِنَانِيُّ
قَالَ
حَدَّثَنِي
مُسْلِمُ بْنُ
الْحَارِثِ
بْنِ
مُسْلِمٍ
التَّمِيمِيُّ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ نَحْوَهُ
إِلَى
قَوْلِهِ
جِوَارٌ
مِنْهَا
إِلَّا
أَنَّهُ
قَالَ فِيهِمَا
قَبْلَ أَنْ
يُكَلِّمَ
أَحَدًا قَالَ
عَلِيُّ بْنُ
سَهْلٍ فِيهِ
إِنَّ أَبَاهُ
حَدَّثَهُ
وَقَالَ
عَلِيٌّ
وَابْنُ الْمُصَفَّى
بَعَثَنَا
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي سَرِيَّةٍ
فَلَمَّا
بَلَغْنَا
الْمُغَارَ
اسْتَحْثَثْتُ
فَرَسِي فَسَبَقْتُ
أَصْحَابِي
وَتَلَقَّانِي
الْحَيُّ
بِالرَّنِينِ
فَقُلْتُ
لَهُمْ قُولُوا
لَا إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
وَحْدَهُ تُحْرَزُوا
فَقَالُوهَا
فَلَامَنِي
أَصْحَابِي
وَقَالُوا
حَرَمْتَنَا
الْغَنِيمَةَ
فَلَمَّا
قَدِمْنَا
عَلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَخْبَرُوهُ
بِالَّذِي صَنَعْتُ
فَدَعَانِي
فَحَسَّنَ
لِي مَا صَنَعْتُ
وَقَالَ
أَمَا إِنَّ
اللَّهَ قَدْ
كَتَبَ لَكَ
مِنْ كُلِّ
إِنْسَانٍ
مِنْهُمْ كَذَا
وَكَذَا
قَالَ عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
فَأَنَا
نَسِيتُ
الثَّوَابَ
ثُمَّ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَمَا إِنِّي
سَأَكْتُبُ
لَكَ
بِالْوَصَاةِ
بَعْدِي
قَالَ
فَفَعَلَ
وَخَتَمَ
عَلَيْهِ
فَدَفَعَهُ
إِلَيَّ
وَقَالَ لِي
ثُمَّ ذَكَرَ
مَعْنَاهُمْ
و قَالَ ابْنُ
الْمُصَفَّى
قَالَ
سَمِعْتُ
الْحَارِثَ
بْنَ
مُسْلِمِ
بْنِ الْحَارِثِ
التَّمِيمِيَّ
يُحَدِّثُ
عَنْ أَبِيهِ
(Müslim b. el-Haris b.
Müslim et-Temimi'nin) babasından (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) (bir
önceki 5079. hadisin) bir benzerini:
"Ondan kurtuluş
(beratı yazılır)" sözüne kadar söylemiş; şu farkla; ki (akşam namazını
bitirince cümlesi ile sabah namazını bkirince anlamındaki) iki cümlenin başında
(bir de) "Hiçbir kimse ile konuşmadan" sözüne ilave etmiştir.
(Bu hadisi Musannif Ebû
Davud'a rivayet eden) Ali Ibn Sehl bu hadisi "Haris b. Müslim'in babası,
Haris'e haber verdi ki..." sözleriyle rivayet etti.
Ali (b. Sehl) ile
(Muhammed) b. el-Musaffa (Haris b. Müslim'in) şöyle dediğini rivayet ettiler:
""Rasûlullah (s.a.v.) bizi bir seriyye ile birlikte göndermişti.
Baskın yapılacak yere yaklaşınca ben atımı (olanca hızıyla) koşturup
arkadaşlarımı geçtim. Bunun (üzerine yaptığımız baskını gören) düşman
askerleri, beni feryat sesleri ile karşıladılar. Ben de onlara "Lâ ilahe
illallah sözüyle korununuz" dedim. Onlar da (hepsi) bu kelimeyi söylediler
(ve dolayısıyla müslümari oldular. Müslüman oldukları içinde hem canlarını hem
de mallarını kurtarmış oldular). Bunun üzerine arkadaşlarım: Bizi ganimetten
mahrum ettin, diye beni kına(maya başla)dılar. Rasûlullah (s.a.v.)'in huzuruna
gelince benim yaptığım bu işi kendisine anlattılar, Rasûlullah (s.a.v.) beni çağırdı
ve yaptığım işi (çok) beğendi. "Şunu unutma ki (yüce) Allah (bu yaptığın
işten dolayı) sana (müslüman olan) o kimselerden her birine karşılık şu kadar
(sevap) yazmıştır" dedi.
(Ravi) Abdurrahman da bu
hadisi, (Hz. Nebi'in bahsetmiş olduğu bu sevabıfn miktarını) unuttum-, şeklinde
rivayet etti. (Bu hadisi Ebu Davud'a aktaran Şeyh Ali b. Sehl rivayetine devam
ederek el-Haris b. Müslim'in sözlerine şöyle devam ettiğini söyledi):
"Sonra Rasûlullah (s.a.v.) (bana)
Sana benden sonra (yapmaya
devam edeceğin) bir vasiyet yazacağım, dedi ve (dediğini) yaptı. (Vasiyyetin)
üzerini mühürIeyip bana verdi ve bana dedi ki: (Hadisin bundan sonraki kısmında
Ali b. Sehl, Ebû Davud'un diğer Şeyhlerinin bir önceki hadiste geçen: Ey
Allahım, beni cehennem ateşinden kurtar- anlamındaki dua ile ilgili)
hadislerinin manasını rivayet etti. (Muhammed) b. el-Musaffa ise ravi
Abdurrahman İbn Hassân'ın şöyle dediğini rivayet etti: "Ben el-Haris b.
Müslim b. el-Haris el-Temimi'yi babasından hadis rivayet ederken işittim."
İzah:
Bilindiği gibi bir
önceki hadis-i şerifte akşam ve sabah
namazlarından sonra: "Allahümme ecirnî minennar (: Ey Allah'ım! Beni
cehennem azabından kurtar)" anlamındaki duanın yedi defa okunması tavsiye
edilmiştir. Fakat sözü geçen hadis-i şerifte bu duanın sözü geçejı namazlardan
sonra hiçbir kimse ile konuşmadan yapılması şartından söz edilmemektedir.
Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte ise va'dedilen saadete erişmek için
söz konusu duanın sözü geçen namazların sonunda hiç dünya kelamı konuşmadan yapılması
şart koşulmaktadır.
Binaenaleyh bu duadan
yararlanabilmek için bu şarta uyularak yapılması gerekmektedir.
Diğer râviler bu
hadisin "Müslim el-Haris'in babasından rivayet edilmiştir" şeklinde
muanan olarak rivayet ederken, Ali b. Sehl rivayet bakımından daha muteber ve
makbul olan tahdis yoluyla yani "babası ona haber verdi ki" şeklinde
rivayet etmiştir. Bilindiği gibi tahdis sigasiyle rivayet edilen hadisler
"an" kelimesiyle yani "muanan" olarak rivayet edilen
hadislerden daha makbuldür. Binanenaleyh Ali b. Sehl'in rivayeti Ebu Davud'un
diğer şeyhlerinin rivayetinden daha sağlam ve makbuldür.
Hadis-i şerifte izaha
muhtaç olan hususlardan biri de Haris b. Müslim'in bir akıncı birliği ile
üzerlerine baskın yaptığı düşman birliğine kendilerini kurtarmaları için
kelime-i tevhid okumalarını telkin etmesi üzerine, düşman askerlerinin bu
teklife uyarak şehadet getirmeleriyle müslüman akıncı birliğinin onların
mallarına ve canlarına dokunamamaları ve bu yüzden de akıncı müslüman
askerleri: "Bizim elde edeceğimiz ganimete engel oldun" diyerek
el-Haris'e çıkışmalarıdır.
Bilindiği gibi "Lâ
ilahe ilallah Muhammedür Rasûlullah: diyen kimsenin canı da malı da taarruzdan
korunmuştur.
Buhârî liân, i'tisam;
Müslim, iman; Tirmizî, İman; Tefsiri Sure; Nesaî.cihad, tahrim; İbn Maca fiten;
Ahmed b. Hanbel III, 19,36.48. II,314.377.423.439.475, 482,502.528,111. 295,
300, 332, 394. V, 246.
Bu kelimeyi söyleyen
kimse harp meydanında bile olsa canını ve malını müslümanların taarruzlarından
kurtarmış olur. Onun canına taarruz edilemediği gibi esir de edilemez. Mallan
da ganimet olarak alınan işte bu sebepledir ki, müslüman akıncılar tevhid
kelimesini söyleyen düşman askerlerinin canlarına dokunamadıkları gibi
mallarına da dokunamamışlar ve onlardan ellerine geçecek olan ganimet
mallarından mahrum kalmışlardır.
İşte bu yüzden
arkadaşları ona çıkışmışlardır. Hz. Haris onların müslüman olarak gerçek
hayata kavuşmalarını istediği için böyle hareket etmiştir. Niyeti gayet
halistir. Aslında ona çıkışan arkadaşlarının niyetleri de onunki kadar
halistir. Onların niyeti düşmana sessizce baskın yaparak onları esir edip
mallarını ele geçirmek ve müslümanlara ganimet kazandırmak ve bu sayede aynı
zamanda bu esirleri zamanla müslümanlaştırarak esas gayeye ermektir. Çünkü
onların kanaatine göre müslümanların eline geçen esirler zamanla İslamiyeti
tanıyacakları için ergeç müslüman olacaklardır.
Hadis-i şerifte, Hz.
Nebiin Hz. Haris'e bu hareketinden dolayı müslüman olan her asker karşılığında
pek çok sevap verileceğinden bahsedilmekle, beraber bu sevabın miktarı açık
olarak ifade edilmemektedir.
Fakat "... kim de
onu dir,. bırakırsa sanki bütün insanları diriltmiş gibidir."[Mâide 3]
âyet-i kerimesi bu sevabın derece ve miktarını anlamak için yeterlidir.
Hz. Nebiin Hz. Haris'e
yazdığı vasiyyet bir önceki hadis-i şerifte, akşam ve sabah namazlarından
sonra 7 defa okunması tavsiye edilen "Ey Allahım, beni cehennem ateşinden
kurtar" mealindeki duadır. Ancak Hafız İbn Hacer İsabe'de bu vas'yyetin
valilere hitaben yazılmış Hz. Haris'in lehine bir vasiyet olduğunu
söylemektedir.